Page 41 - çalıkuşu-4-CONVERT.cdr
P. 41

SADECE ÇOCUK!



         Kevser ALTAY
         Yunus Emre İLKOKULU / Sınıf Öğretmeni
         Çerkezköy / TEKİRDAĞ
              Saat   21.00 merhaba sevgili günlük,                   Hemen  önündeki  bir  molozun  üstüne  oturdu.
              Seninle konuşmak çok iyi geliyor bana.          Her şey, sel suları üstünde yüzen birer anı gibiydi. Suya
              Biliyor musun? Bugün annemle konuştuk biraz. Bana  batmamak için el kaldıran bu anılar, kimse tarafından fark
          başarılı  olabilmem  için  öğretmenimin  gözüne  girmem  edilmiyordu. Çünkü etrafta kimseler yoktu. Tüm bunları
          gerektiğini söyledi. Ben de onu anlamış gibi yapıp başımı  yalnızca çocuk görüyordu.
          salladım. Oysa ki ne demek istemişti hiçbir fikrim yok.     Yıkık dökük olanları ayırıp sağlam olanları bir rafa
          Bunu nasıl yapabileceğimi bilmiyorum.               dizdi. Her bir eşyayı, sevdi okşadı. Arkasını döndüğü bu
                 Keşke konuşabilseydin… Offfff!               sırada yine onlarca çocuk etrafını sarmıştı.
                 Biliyorum,  sen  varsın  ama  kendimi  yalnız       “İlk  önce  ben  gördüm   o   eşyaları”   dedi
          hissediyorum. Hadi tamam, bugünlük bu kadar sohbet  birisi Hayır ilk önce ben  dizecektim  dedi  en  arkadaki
          yeter.                                              birisi  diğerlerini  itekledi  öne  geçti.  Gözlerini  çocuğun
                 Haaa bu arada iyi ki varsın, görüşürüz.      gözlerine dikti.
                 O gece Görben, rüyasında tuhaf olaylara şahit       Senin burada yerin yok dedi.
          oldu.  Alfabeden  bir  harfin,  duvar  panolarında,  reklam     Çocuk  korktu,  sindi.  Tüm  vücudunu  sıcaklık
          billboardlarında  ve  şehrin  tüm  sokaklarında  asılmış  basmıştı. Beyin dalgaları arasında dolaşan bu sesler belli ki
          olduğunu fark etti.                                 ona zarar veriyordu.
                 Bu  şehir  yıkık  dökük  bir  enkaza  dönüşmüştü.  Kaçtı…
          Gökyüzünü gri puslu bir hava kaplamıştı. Ortaya bırakılmış     Gidebileceği en uzağa gitti, oradan uzaklaştı.
          ateşli bombalar vardı fakat kimin bıraktığına dair bir ipucu     Huzurlu  olmadığı  yürürken  yalpalamasından;
          yoktu.                                              mutlu olmadığı ise kaşlarındaki çatık şekillerden belliydi.
                 Tüm bu karmaşanın içinde bir çocuk, ne yöne  Kimseye  bir  kötülük  yapmıyorum  ki  dedi.  Yalnızca
          gideceğini bilmeden koşuyordu. Yukarı doğru gidiyor, az  herkesten  önce  her  şeyi  ben  yapıyorum.  Üstelik  bunu
          sonra  bu  fikrin  yanlış  olduğunu  düşünmüş  olacak  ki  zaten  yapmalıyım,  dedi.  Nihayet  beyin  dalgaları
          vazgeçip  bu  sefer  de  aşağıdaki  yola  doğru  ilerliyordu.  bulanıklaşmıştı. Bu iyiye işaretti.
          Çaresizliği, dudağının yanında oluşan ağlamak ile güçlü     Şimdiye kadar bir belirip bir kaybolan çocuklar
          durmak  arasında  kalan  titrek  bir  çizgide  kendini  belli  hariç, hiçbir canlıya rastlamadığı bu şehirde sis ve duman
          ediyordu.                                           perdesi arkasında birini fark etti.
                 Çocuk yorulmuşu…                                    Bu, az önce de her yerde gördüğü 'İ' harfiydi.
                 Durdu ve etrafına baktı. Her yerde gördüğü bu  Canlıydı üstelik konuşabiliyordu.
          sembol 'İ' harfinin ta kendisiydi. Bir an durdu. İçinden 10'a     Yorgun  görünüyorsun  dedi  “İ”  harfi  çocuk,
          kadar saydı ve derin derin nefes alıp verdi. Sıkışmış olan  olduğu yere çöktü
          nefesinin  bedenini  terk  etmesi  çok  ta  kolay  olmamıştı.     Artık ne koşacak gücü ne de konuşacak dermanı
          Neyse ki o iyiydi.                                  kalmıştı. Farkındayım dedi.
                 Duvarlara  yapıştırılmış  bu  harften  bir  tanesini     “Neyin var senin, yoksa aradığın şey ben miyim?”
          söküp aldı. O esnada etrafında onlarca çocuk belirmişti.  dedi  çocuk  aniden  başını  kaldırdı,  hayretle  “İ”  harfine
          “Ama ben alacaktım” dedi birisi, “Hayır, ben alacaktım”  baktı.  O  an  tüm  okul  yaşantısı,  başarı  ve  başarısızlık
          diye çıkıştı öteki.                                 arasında gidip gelen korkusu, en iyi olma düşüncesiyle
                 “Bırakın,  çekilin  lütfen  o  benim  olacak”  dedi  birinci  olma  hırsı,  ilk  ben  başarmalıyım  yarışı  birer
          içlerinde en güçlü görünen diğeri,                  dikdörtgen bloklara dönüşüp kafasının üstünde uçmaya
                 Çocuk koştu, koştukça ağzından tek bir cümle  başladı.
          çıkıyordu “ilk ben aldım, ilk ben aldım…”                  Az sonra jenga bloklarını anımsatan bu tahtalar
                 Diğer çocuklar bir anda yok olmuştu. Neyse ki  üst  üste  gelerek  Öğretmeninin  gözüne  giden  bir
          çocuk, rahatlamıştı ve adımlarını yavaşlattı. Az ileride yıkık  merdivene  dönüştü.  Çocuk  her  bir  basamağa  ayağını
          dökük bir müze gördü.                               attıkça merdiven tıpkı Pinokyo'nun burnu gibi uzadı.

                                                            41
   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45   46